Tavşanlı Çukur Mahallesi Resmi Sitesi Bir zamanların Çukurköy Beldesi
"Çukurköyle İlgili Herşey Bu Sitede" ...

Created by Crazyprofile.com

   
  Çukurköylüler Web Sitesi
  Çukurköyde Köy Odası Kültürü ve Yarenler
 

Dünden bugüne Çukurköy  köy odaları geleneği ve Yarenler

  Mehmet ÖZÇİĞDEM/Araştırmacı

 

 


                                                      Yarenler ve Köy Odaları birbirini tamamlayan iki kavramdır köylerde.

Farsça kökenli olan yar, yaran, yaren, yarenlik etme, kültürümüzde dost, arkadaş, dostlar anlamına gelmekte olup, “bir amaç çevresinde toplanmış , bir araya gelmiş olanlar”ı tanımlamak için kullanılır. Yaren teşkilatı, köklü bir tarihi geçmişi olan, belirli bir yaşın üzerindeki erkeklere açık, geleneksel kurumlarımızdan bir tanesidir. İlk bakışta bir boş zaman geçirme uğraşı olarak görülse bile uzun yıllar boyunca devam etmiş olması ve günümüze kadar gelmiş olması Yaren Teşkilatının toplumsal hayat içerisinde önemli bir fonksiyon üstlendiği düşünülebilir.

 

Yarenlik, ülkemizin kimi yörelerinde artık yalnızca yaşlıların arasında yaşayan, kimi yörelerimizde unutulmaya başlanmış, ama Çukurköy örneğinde de görüldüğü gibi değişen hayat koşullarına uyum sağlayarak devam etmeye çalışan önemli bir geleneğimizdir.

 

Yaren Teşkilatı Anadolu’nun çeşitli yörelerinde farklı isimlerle adlandırılsa bile temelde aynı fonksiyona sahiptir. Yaren Teşkilatına Balıkesir’de “Barana”, “Oda Teşkilatı”, Ankara ve çevresinde “Cümbüş”, “Delikanlı Teşkilatı”, “Muhabbet”, Niğde’de “Gençler Kurulu” ya da ”“Gençler Heyeti'', Isparta’da “Gezek”, Konya’da “Sıra Yarenleri”,  Bolu’da “Birikme”, Manisa’da “Yarenler” denmekle beraber   Kütahya' da “Oda Teşkilatı” olarak adlandırılır.

 

Bir yerleşim yerinde birden fazla Yaren Teşkilatı kurulabilmekte ve kış boyu devam edebilmektedir. Bir teşkilata kabul edilmek nasıl çok büyük bir paye ise,o teşkilattan atılmak son derece düşüklük olarak kabul edilmiştir.Bu oda teşkilatları genelde o yerleşimin tanınmış simaları ve popüler kişilerinden oluşur.Oda Teşkilatının yazılı olmayan kuralları vardır.Eğer bir kişi böyle bir teşkilata kabul edildiyse çevresi ile birlikte o yerleşim yerinde ki sosyal statüsü de değişikliğe uğrar.

 

Gençler,olgunlar ve ihtiyarlar  farklı odalarda bulunmaktadırlar.Bu odaların geçmişini incelediğimizde Ahilik ve Fütüvvet Teşkilatına kadar uzandığı görülmektedir.Aslında birazda

yeniçerilik geleneklerini çağrıştırır.

 

Televizyonun,telefonun,arabanın,radyonun ve diğer iletişim/ulaşım araçlarının olmadığı dönemlerden bugüne kadar insanların toplanıp sosyal ve ekonomik sorunlarının tartışıldığı, haber ve bilgi iletişimin yapıldığı “köy odaları”, vardı. Köy odaları, köylerin sosyal yaşantısının en yoğun, etkin olduğu, insanların toplanıp doyumsuz sohbetlerin yaptığı tek yeri idi. Köy odası, o köyün, mahallenin gurur duyacağı adeta bir halk okulu gibi sayılırdı. Ayrıca köy odaları, köyde misafir severlik töremizi yaşatma da, köy odalarının misafir ağırlamaktaki işlevi nedeni ile köyde misafirlerin ağırlandığı bedava bir otel görevi de yapardı.

Köy odaları geleneği XIII. asırda Anadolu Selçukluları zamanında Ahi Evran tarafından kurulan Fütüvvet ve Ahilik Teşkilatı ile başlamıştır. Anadolu’da birçok kervan yollarına, hatta ıssız bozkırlara yapılan kervansaraylar da, yolcular için aynı işlevi yapardı.
Köye gelen garip, yolcu, misafir, tacir, çoban, orakçı, çerçi gibi insanlar hiç çekinmeden ilk buldukları köy odasına misafir olurlar.'' Allah rızası'' için parasız yiyip, içerler istirahat ederler.İhtiyaçları köylü tarafından karşılanırdı. Önceleri Hayvanı için de yem saman verilirdi. Oda sahibi veya köylüler içinde bu çok büyük bir onurdur. Herkes birbirini tembihlerdi ;”Odaya gelen misafire iyi bak.”diye... Köylerde odalar sosyal dayanışmayı sağlardı.

Köy odaları Türk konukseverliğinin en güzel örnekleriydi. Yolculukların yaya, hayvan sırtında, veya at arabası ile yapıldığı devirlerde, hele kış mevsimlerindeki uzun seferlerde gecelemek, konaklamak için elbette emin bir yere ihtiyaç vardı. Atalarımız, köy odalarında insanlara, yolculara yardım etmeyi kendilerine bir görev saymışlar; çünkü gün olur kendileri de uzak yerlere gidip yolcu olacaktı.

Köy odaları 'sadaka-i cariye' (Öldükten sonra sevap hanesine devamlı sevap yazılan) olup, köyde hali vakti yerinde olan kişiler tarafından yaptırılan konaklardır..
Kurban ve Ramazan bayramlarının da odalardan  bazıları açık olur.. Evlerden sinilerle yemek getirilerek odada   yenilir.

Köylülerden  isteyen gidip odada topluca yemek yerler.Bu artık bir gelenek halini almıştır. Günümüzde gençlerin uzun kış gecelerinde vazgeçilmez mekanları olan köy odaları da vardır.Ancak bunlar daha çok muhabbet ve eğlence amaçlı olup yukarıda anlattığım köy odası tanımına fazla girmez.Seyrekte olsa bunlarda da bazı yolda kalmışların  ve geçici misafirlerin kaldığı görülür.Ancak bugüne kadar yatacak yere ihtiyacı olan bir yolcuyu da hiçbir zaman geri çevirmemişlerdir.

 

Birkaç sene öncesine kadar Oda üyelerinin veya yakın komşusunun düğünü olacağı zaman da oda açılır, hazırlanır. Düğün bitinceye kadar oda düğün odası olur. Erkekler düğün odasında eğlenir,sazlar çalınır, yemekler yenilir. Düğün bitince oda yine temizlenir, eski fonksiyonunu kazanırdı.Şimdilerde ise çoğunlukla Belediye Düğün salonunda ve bahçesinde yapılıyor.


Çukurköyde odalar sosyal dayanışmayı sağlar. Köy odaları Türk konukseverliğinin en güzel örnekleridir. Yolculukların yaya, hayvan sırtında, veya at arabası ile yapıldığı devirlerde, hele kış mevsimlerindeki uzun seferlerde gecelemek, konaklamak için elbette emin bir yere ihtiyaç vardı. Atalarımız, köy odaları ve kervansaraylarla insanlara, yolculara yardım etmeyi kendilerine bir görev saymışlar; çünkü gün olur kendileri de uzak yerlere gidip yolcu olacaktı.

Köy odalarında her zaman bir oturma adabı vardır. Odaya gelen kişi kapıdan girince “Selam’ün Aleyküm” diyerek, ayakkabılarını çıkarıp geçer oturur. Yaş olarak büyükse odanın yukarısına oturur, küçükse aşağıya oturur. Odada bulunanlar hepsi teker teker “Aleyküm-Selam”dan sonra “Merhaba” derler. Veya “Cümleten merhaba” denir. Gençler her zaman aşağıda kapıya yakın otururlar. Büyükler su filan isteyince hemen su ikram ederler, hizmet ederler. İyice yaşı küçükler ise,'' ağzı açık''  (Konuşulan mevzuları başka yerde anlatır) diye odaya kabul edilmez .
 

Gençler ise kendi yaş grupları ile başka bir köy odasında otururlar.
Köy odaları köylüler için en önemli eğlence merkezidir. Uzun kış gecelerinde köy odalarında muhabbet bol olur. Çeşitli eğlenceler düzenlenir. Zaman zaman yemesine içmesine bahisler tutulur.Odalarda ,kavurma,helva,sucuk,yumurta gibi yiyecekler yapılıp uzun kış gecelerinde yatsılık niyetine yenmektedir. Ayrıca köy imamı ve ya dini bilgisi bulunan büyükler oda halkına bu odalarda vaaz ü nasihat ederler. Âşıklık geleneğinin yaygın olduğu devirlerde köye gelen âşıklar köy odasında konaklayıp, atışmalar yaparlarmış. 

     1940–50'lere kadar, köyün veya mahallenin insanları, kahvehaneler pek olmadığı için, orada toplanırlar, (adeta toplanmak için can atarlar), her türlü sorunları orada tartışırlar, orada hallederlerdi. Köy Odası aynı zamanda bir muhtar evi, muhtar odası işlevini de görür, köyün bütün sorunları orada konuşulurdu. Genellikle muhtarın veya bir yakınının köy odası olurdu. Devletin köye duyurusu, köyün ve köylünün her türlü sorunları, emir ve yenilikler orada konuşulup tartışılır, halka duyurulur, karara bağlanırdı. Sanki köyün bir hükümet binası, resmi binası, kültür evi gibi, bir halk okulu idi. Köye gelen, tahsildar,memurlar, jandarma, uzaklardan gelen misafirler köy odalarında ağırlandığı, köyün bedava bir konaklama evi idi.


 

 


Komşuların bağına, tarlasına, ekinine, hayvanına veya başka bir eşya ve malına, köyden biri tarafından zarar mı verilmiş, kavga edenler ve şikâyetçi muhtara bildirilir. Muhtar da ihtiyar heyeti ve ileri gelenleri ilgili köy odasına toplardı.Daha sonraki yıllarda bu iş Köy heyet odasında yapılırdı. Şikâyet eden ve edilen de köy korucusu yardımıyla çağırttırılır, orada taraflar dinlenilir, bir karara varılırdı. Zarar verene, zarar ziyan bedeli ödettirir.Bu şekilde devleti de yormadan sulh olurdu. Zarar belli de, zarar veren ödememekte direnirse, resmi makamlara havale edilirdi. En sonunda iki taraf da, barıştırılır, yatıştırılır, “Allah razi olsun, muhtar sayesinde hallettik, yoksa kasabada dünya gadar mesarif ederdik, perişan olurduk” diye muhtara dua edilirdi. Böylece, köy adaleti yerini bulur, taraflar memnun olurdu.Devleti de adli bir yükten kurtarmış olurlardı. Ayrıca, köye bir sığır çobanı, bekçi, çoban mı tutulacak, bu iş muhtar, ihtiyar heyeti huzurunda köy odasında halledilirdi.

Köy odalarına gerek sahibi, gerek komşular gözleri gibi bakarlar, hele komşular, sanki gerçekten ortak mal gibi köy odasının her şeyine yardımcı olunur, kimi evinden yakacak odun ve kömür ile birlikte , eğer misafir çok gelmişse, evlerden yataklar getirilirdi.

O dönemlerde Köy odalarında gelip oturmak, sohbete katılmak ayrı bir ayrıcalıktı. Gençler asla, cemaatin arasına, sedire, halı mindere oturamazlardı. Girişte tahtadan yapılma bölmede otururlar, lafa söze, sohbete sorulmadıkça asla karışamazlardı. Uzun kış gecelerinde, o kuru tahtada oturmak bile bir sevinç kaynağı idi gençler, çocuklar için. Orada sohbeti dinlerler, bilmedikleri bazı şeyleri, eski anıları ve sözü-sohbeti orada öğrenirler. Tahtanın yanındaki sulukta bulunan testiden su isteyene su veririler, büyükler abdest alırken ibrik ve leğeni tutup ellerine su dökerler, sobaya odun atarlar, külünü alırlar, lambaya gaz doldururlar, misafire ve cemaate yemek getirirler vb. Kışın merdivenlerin, kapı önünün karını temizlerler. Kısaca köy odasında verilen her emri hevesle yerine getirirlerdi.

Köy Odalarında, genellikle dikdörtgen şeklinde olan odada, zeminden  bir karış yukarıda, üç tarafta divan, sedir denilen, halı yastık, minderle döşenmiş durumda olurdu. Bir dolap, dolabın içinde, cezve, kahve fincanı, kahve, kahve değirmeni, kahve kavurma tavası, gazyağıyla çalışan pompalı bir ocak, şeker vb eşyalar bulunurdu. Daima çoğunlukla kilitli, kilit ise köy odası sahibi veya oda nöbeti olanda dururdu. Duvarda halı, kilimler asılı olur. Tabi biraz gösterişlisinden bir gaz lambası veya gazyağı ile yanan lüks lambası daima asılı durur. Kapının hemen girişinde sağda veya solda kömür veya odunun bulunduğu bir bölüm olurdu.. Kışın oradan alınıp sobada yakılırdı..

Uzun kış gecelerindeki köy yaşamı, köy odalarında yaşanır giderdi. O dönemlerde odalar çağının gerçekten bir halk okulu idi.

 
  Bugün 17 ziyaretçi (39 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol